Cağ kebabı dört eğilimi birleştirdi
Siyasetçiler için pek çok şey söylenebilir ancak ağızlarının tadını bildikleri tartışılmaz. Eğer mekan Ankara"daysa ve iyi bir lezzet tutturmuşsa Ankara siyasi elitinin burada boy gösterdiğini görebilirsiniz. Tıpkı Dadaşlar Tortum Cağ Et evi"nde olduğu gibi Ankara, hep İstanbul"la kıyaslanır. İstanbul"a oranla doğal güzelliklerden ve tarihi mekanlardan yana pek de şansı olmayan başkentin sosyal yaşamı, biraz da bu nedenle kapalı mekanların ardına saklanıyor.
Son yıllarda kabuğunu kırmaya çalışıyor Ankara. Siyasetçilerin, bürokratların ve üniversite öğrencilerinin farklı talepleri de, Ankaralıları yeni mekanlarla tanıştırıyor.
Dadaşlar Tortum Cağ Et evi de bunlardan biri. Erzurum yemek kültürünü Ankaralılara tanıtan, yerelliği modern çizgilerle buluşturan, "otantik" diyebileceğimiz bir mekan. Erzurum"un meşhur "cağ kebabı"nı iki yüz yıl önceki orijinalliği ile sunmak gibi bir iddiaya sahip.
Etler, yılın 8 ayı Erzurum"dan, 4 ayında da Balıkesir"den temin ediliyor. Kebabın orijinalliğinin bozulmaması için ustaların da Erzurum"da yetişmesi gerektiğini düşünüyorlar, dolayısıyla Et evi"nin bütün ustaları Erzurum mutfağından geçmiş. Mekanın işletmecisi Süleyman Kurt başarılarının sırrının burada saklı olduğunu söylüyor. "Kuzu etinin dışında et kullanmıyoruz. Erzurum ve Balıkesir kuzularını tercih ediyoruz. Dökme kadayıf da her gün Erzurum"dan geliyor. İki günde bir de getirebilirsiniz, haftada bir de ama bu ilkelerimize aykırı. Kaliteden ödün vermeyiz. Ayranlarımız Bursa"dan, turşularımız Bursa-Orhangazi"den geliyor. Amasra salatası da yapıyoruz. En iyi malzemeyi bulabilmek için yerine kadar gidip bunları seçiyorum."
Modern müşteri portföyünün isteklerini de karşılayan çağdaş çizgiler ve bunun arasına serpiştirilmiş tarihi doku, Dadaşlar Tortum"u farklı kılıyor. İlk kez gelen müşteriler, "cağ" ve "Tortum"un ne olduğunu merak ediyor. Erzurum"da "şiş"e, "cağ" deniliyor. Muammer Kurt "atık döner" olarak da adlandırılan cağ kebabının öyküsünü şöyle anlatıyor: "Odun ateşinde pişirilen etler, cağlara dizilerek kesilir. Cağ kebabının ilk ismi, ahbap kebabıdır. Erzurum"da dost sohbetlerinde yapılan ahbap kebabı, zamanla cağ kebabına dönüşmüş. Tortum, Erzurum"un bir ilçesidir. Cağ kebabının orijinal memleketi de Tortum"dur."
İlk bakışta "ağır" gibi duran cağ kebabı son yıllarda çok revaçta. Kurt"a göre bunun sebebi cağ kebabında kullanılan kuzu etinin kolesterol değerinin, tavuk etiyle aynı, yumurtadan daha düşük olması. "Duvarlarımıza da bu yöndeki bilimsel raporların sonuçlarını gösteren panoları astık. Cağ kebabının düşük kolesterollü olduğunu belgeleriyle ispatlıyoruz."
Damak tadının siyaseti olmaz
Hem isminden hem de bu kadar anlatılanlardan sonra "Dadaşlar Tortum"a Erzurumlu olmayan giremez" gibi bir hisse kapılmayın. Burası Ankara siyasetinin de buluşma mekanlarından biri. Özal"ın dört eğilimini burada görmek mümkün. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Murat Mercan, Şevket Bülent Yahnici, Mehmet Gül, Dadaşlar Tortum"un müşterilerinden. CHP Genel Başkanı Deniz ******, TBMM eski Başkanı Ömer İzgi, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, Erzurum"un yeni ve eski vekilleri ile üst düzey bürokratlar, Ankaralı işadamları ve birçok sanatçı cağ kebabını burada tadanlardan.
Dadaşlar Tortum Cağ Et evi"nin işletmecisi Muammer Kurt, "konuklarımız" dediği müşterilerini sıralarken hemen hemen her partiden isimler sayıyor, Türkiye"nin dört bir yanından da belediye başkanı adları ekliyor. "Merkez sağ birleşemese bile Mehmet Ağar da, Ali Talip Özdemir de bizim müşterimiz. AK Parti ile CHP"nin milletvekillerini ağırlıyoruz. Önceki yasama döneminde MHP ve DSP"li milletvekilleri ve parti yöneticilerini de çok ağırladık. Damak tadının siyaseti olmaz."
Dekoru kurmak, geleneksel olanla yeni olanı aynı mekanda buluşturmak önemli bir şey, ancak daha önemlisi damak lezzetinin korunmasıdır, bu da bir hayli zor. Muammer Kurt, sırf bu nedenle bir başka yerde kesinlikle şube açmayacaklarını belirtiyor: "Yüzlerce yıl öncesinin lezzetini 2003 yılında aynı haliyle yaşatmaya çalışıyoruz. Bu standardı korumamız gerekir. Başka şube açarsak, kültür merkezi olma işlevini kaybederiz ve sıradanlaşabiliriz."